CHP lideri Özgür Özel, MHP lideri Devlet Bahçeli ile bir araya geldiklerinde, Sinan Ateş cinayetini gündeme getirdi. Cinayete ilişkin iddianame kabul edilmiş ancak yeterli bulunmadığı eleştirilerini alan bir konuydu. Bu buluşmadan bir hafta sonra, CHP medyasında, Sinan Ateş cinayeti üzerinden MHP’ye ve Bahçeli’ye ima etme çabaları görüldü. Sözcü TV’de Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in verdiği röportajda CHP lideri Özgür Özel’in Bahçeli ile ilgili sorduğu soru haber oldu. Ayşe Ateş, Bahçeli’nin olayla ilgili bir dahlinin olmadığını belirtti. Bu olayların siyasetin temel konuları olarak kullanılmaya başlandığına tanık olundu.
Önümüzdeki normalleşme sürecinde, Sinan Ateş cinayeti ve benzer konuların siyasette önemli bir yer tutacağı belirtiliyor. Cinayeti işleyen veya azmettiren kişilerin cezasız kalmaması gerektiği vurgulanıyor. Ancak, Cumhur İttifakı’nın temel taşlarına zarar verme çabalarının normalleşmeye hizmet etmeyeceği de anlaşılıyor.
Ankara’da yaşanan hızlı siyasi gelişmelerin dış politikayı da etkilediği ifade ediliyor. Güney sınırlarındaki PKK ve PYD ile ilgili durumların Batı ülkeleri tarafından kullanıldığı belirtiliyor. PKK ele başının Suriye kolunun devletleşme sürecine Batılı ülkelerin müdahil olduğu ve Türkiye’ye bir tehdit oluşturabileceği ifade ediliyor.
Türkiye ile Amerika arasındaki terörle mücadele görüşmelerinde Suriye’deki PYD/YPG’nin geleceğinin belirleyici bir konu olduğu vurgulanıyor. Geçmişte Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun taşınmasıyla ilgili yaşanan sürecin de bu konuya olan ilgiyi artırdığı ifade ediliyor.
Ak Parti içindeki bazı çevrelerin CHP ile yakınlaşarak Batı’ya jest yapma olasılığı olduğu belirtiliyor. Ancak, bu jestin en büyük engelinin MHP lideri ve Cumhur İttifakı olduğu ifade ediliyor. Siyasetin zor bir dönemden geçtiği ve Türkiye’nin köşeye sıkıştırılmak istendiği belirtiliyor.
Sonuç olarak, siyasette normalleşme süreci başlamış olsa da, önemli konuların siyasetin gündeminden düşmediği ve Türkiye’nin iç ve dış politikada zorlu bir süreçten geçtiği vurgulanıyor. Siyasetin sadece saldırılarla değil, yapıcı çözümlerle ilerlemesi gerektiği üzerinde duruluyor.