2019 yılında göreve gelen İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, “İsrafı Bitireceğiz” sözleriyle yola çıkarak köşke dönüştürdüğü Rumeli Hisarı’ndaki tarihi yapı için harcadığı 20 milyon 39 bin liranın gündeme gelmesiyle bir algı balonu patladı. İmamoğlu’nun “israfı bitireceğiz” söylemleriyle örtüşmeyen bu durum, tepkilere neden oldu. İBB bütçesiyle restore edilen köşkte İmamoğlu ve ailesinin ikamet ettiği ortaya çıktı.
Restorasyon için harcanan 20 milyon 39 bin 962 TL’lik bütçenin, başkanlık çalışma ofisi olarak yapılacağı ve özel etkinliklerde kullanılacağı belirtilmişti. Ancak günümüzde İmamoğlu’nun ailesiyle birlikte köşkte yaşadığı ortaya çıkınca, köşkü ofis olarak değil kendi konutu olarak kullandığı anlaşıldı. Bu durum, “İstanbul senin köşk benim” yorumlarına neden oldu.
Önceki dönem İBB Meclis Üyesi Hüseyin Çoşgun’un soru önergesiyle gündeme gelen bu durum, İBB CHP Grup Başkanvekili Doğan Subaşı tarafından açıklandı. Subaşı, İmamoğlu’nun ailesiyle köşkte yaşadığını ve buranın başkanlık konutu olarak kullanılacağını belirtti. Tarihi yapıyı İBB bütçesinden restore ettirip burada yaşamaya başlayan İmamoğlu’nun bu tutumu, tasarruf ve israf konularına vurgu yapan söylemleriyle çelişti.
Subaşı’nın açıklamalarıyla İBB Meclisi’nde tekrar gündeme gelen konu, İmamoğlu’nun ailesiyle Rumeli Hisarı’ndaki konutta yaşayacağını ortaya koydu. Restorasyon sürecinde yapılan masrafların yanı sıra köşkün İmamoğlu’nun kişisel konutu haline gelmesi, eleştirilere ve tartışmalara neden oldu. İmamoğlu’nun köşkü, İBB bütçesiyle restore edilmiş olmasına rağmen artık ailesiyle birlikte yaşadığı yeni konutu olarak kullanmaktadır. Bu durum, İmamoğlu’nun israf karşıtı söylemleri ile tutarsızlık oluşturarak tepki çekmektedir.
Sonuç olarak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Rumeli Hisarı’ndaki tarihi köşkü, başkanlık konutu olarak kullanmaya başlaması ve burada ailesiyle yaşaması, gerçekleştirdiği israf karşıtı politikalarla çelişmektedir. Bu durum, kamuoyunda tartışmalara neden olurken, İmamoğlu’nun açıklamaları ve eylemleri arasındaki uyumsuzluk eleştirilmektedir.